Bugün başıma ne geldi bilsen! Çok aptalca aptalca gelebilir belki ama anlatmadan da edemiycem. Kız kardeşimi yine basketbol oynamaya götürdüm. Buraya kadar her şey normal tabi. Ama daha önce bahsettiğim o şapşal var ya hani şu kaç gündür aklımda olan, ama bir türlü varlığımı bile farketmeyen o şapşal... Bugün bana ilk cümlesini söyledi işte. "Gelsene sen de." kulağa çok basit geliyor belki de bu gelsene. Ama bir düşünsene ilk söylenen cümle olarak ne kadar sıcak aslında. Biten her şeyin sonunda "gitme" denmesini bekleyen bizler için özellikle. Bir gelsene kelimesi ve eliyle hafif bir işaret... Ve aklıma gelen ilk cümle de "aksini hiç söylemeyecek olsan keşke" oldu nedense. Tabi ki bunu ona duyurmadım. Her ne kadar spor konusundaki beceriksizliklerimle kardeşimi de kendimi de rezil etmiş olsam da umrumda değil aslında. Gözleri de yeşil galiba onu farkettim ya yeter çünkü bana. Mavi de olabilir aslında karanlıktı biraz çünkü. En azından renkliymiş belki bir gün öğrenirim gerçek rengini... Hiç umursamamış olsa da hatta belki de biraz küçük olsa da sanırım ilk defa birini öpmek istedim. İlk gördüğüm anda sadece onun olmayı istedim. Aklımda sürekli olan boş yer kaplayan şu çocuktan bir an olsun uzaklaşabildim. Fiilen olmasa da duygusal olarak onu aldatmış oldum sanırım ama o da illallah ettirmişti zaten biliyorsun. Adın her aklıma gelişinde "mal" diye bağırmak istediğim birini de aldatmış sayılmam herhalde. Ben halimden çok memnunum. Hatta çok da umutluyum aslında. Kesinlikle etrafındakilerden çok eksiğim ama hani derler ya bir şeyi çok istersen olur diye. İşte ben de çok istiyorum şu an. Belki olur :) Bu aşk değil elbette. Öyle bir şeyden emin olamam henüz. Ama nedense mıknatıs gibi çekildim ona sanki. Böylesine bir çekimi hiç yaşamamıştım. Yaşasam bilirdin zaten. Aaa asıl adını söylemedim! Denizciymiş. Tahmin et şimdi hadi çok zor değil. Evet recep :) gülümsemekten alamadım kendimi pardon. Neyse öyle işte sanırı harika bir gündü. Uzun zamandır yaşadıklarımın en harikası hatta! :D.
13.07.2013'den...
20 Aralık 2013 Cuma
16 Aralık 2013 Pazartesi
hatalar, hayaller, sevmemeler...
Şu an öyle bir andayım ki ne tarafa dönsem boş bir duvar. Etrafım sadece ya bana güvenmeyen ya da benim tam güvenemediğim kişilerle dolu. En yakınım dediklerim ve sadece imrendiğim insanlarmış bir de onu farkettim. O kadar imreniyorum ki kusurlarımı anlatmaya çekiniyorum. Halbuki ne kadar boşum. Ne yapacak bir işim var ne de gidecek yerim. Sabah uyandığımda herkesin bir telaşı olurken benim yaptığım sadece miskin miskin uyumak. Şu halde gözümün önünde sadece bir görüntü oluşuyor. Seko'nun kendini sulara atışı günlerce kayboluşu. Evet tam da istediğim bu. Uzaklaşıp sadece hesap soran bu insanlardan kopmak. Biraz nefes almak. Aldığım nefesten tat alamaz ıldum çünkü. Sanırım sigarayı da bu yüzden sevdim. Hala soluk aldığımı hissedttirebildiği için... Sağolsun ülkemizin sistemi çok güzel yerlere getiriyor gençlerini. Bilmiyorum komik gelebilir ama o aptal üniversite sınavında -artık nasıl bir salaklık nasıl bir zayıflıksa- çişim geldi diye çıkmasam bu halde olmazdım belki. Benim de hayallerim devam edebilirdi. Diyeceksiniz ki geç değil. Ben artık ne kendimde o kuvveti bulabiliyorum ne de hevesi. Bıktım. Çok emek vermiştim çünkü. Ve vereceğimi de düşünüyordum. İnanıyordum kendime. Kendimi kandırmışım. Benden bir cacık olmaz harbiden. Gülün hadi çünkü hala rüyamda sınav anını yaşıyorum. Aynı sorular gülüyor karşımda. Ben dayanamıyorum buna. Bir cevap da bulamıyorum. Delirdim mi bilemedim. Çabalamaya çalıştıkça daha da hasta hissediyorum kendimi. Ve bunları anlatabileceğim kimse yok. En acısı da o ya! Doldukça yazmaktan başka çare mi var? Ya boş duvara anlatıcan derdini ya da boş kağıda. İnanın o kadar zor ki hayalleri yitirmek... Hele ki sadece hayallerinize güvenerek büyümüş biriyseniz. Buna izin verdiğim için kendimi asla affetmiycem. Bir de sevgi var tabi. Zaten bir kız başka ne yapar sevmek ve hayal kurmaktan başka? Bende o tipik olanlardanım. Ama kaybedenlerdenim biraz da. İkisini de tutamadım avuçlarımda. Annemin de dediği gibi yersiz paniklerim, paranoyalarım, kurguladıklarım, korkularım, her şeyim beni bu noktaya getiren. Hani derler ya kendin ol diye işte ben kendim oldukça kaybediyorum. Boyumun 10 katına kadar battım daha şimdiden. Kaybettikçe de batıyorum. Diyeceksiniz sevgiyi nasıl kaybettin bencilsin anladık da sevemeyecek kadar mı bencilsin be kardeşim? Sevmezmiyim? Çok seviyorum. Ama sevmek para etmiyor ki! Sevmek de hayallerimin arasında evet ama asıl hayalini kurduğum sevilmek. Sevildikçe sevmek. Sevdikçe daha çok sevmek.
14 Aralık 2013 Cumartesi
hay ben aklımı sikeyim
Nasıl bir benimsemektir bu bendeki? Bir insan başka bir insanı neden aldığı oksijenden daha ötede görür? Bir insan bile bile kendini üzecek bir insanı nasıl ister? Yüzüne baktıkça orda olmamayı dileyeceğini bildiği halde her saniye orda olmayı nasıl ister? İstenmedikçe istemek basıl bir küstahlık nasıl bir açgözlülüktür? Geçmişe körü körüne bağlanıp mevcut değişimleri görmeyi reddetmek ne kadar doğrudur? Değişenlere inat eskiyi özeli güzeli özlemek ona duyulan açlığa kısıt getiremeyip kendi arzularında boğulmak nasıl bir acı verir insana? Her saniyeni ona harcarken sen, onun bi sikinde olmamak kadar küçültücü başka bir şey daha var mı hayatta? Ve ilişkiyi bu noktaya kadar getirmek için var gücüyle çalışan hep siz olmuşken emeğinizin karşılığını bir türlü görememek nedir? Yaklaşmak onun olmak ona sahip olmak istedikçe onun sizi itelemesi çemberinin dışında tutması? Ve hala vazgeçememek? İhtiyaç duymak bunları getiriyor beraberinde sanırım. Köpek gibi onun oldukça daha da bir har vurup harman savruluyorsunuz. Gitmiyceksin tamam evet olur demiyceksin her lafına. Şimdi düşünüyosun tamam demem diye ama gel gelelim uygulamaya? O yok işte hiçbirimizde yok. Bende vermezdim yüz. Ha noldu artık kimin bedduası tuttuysa öyle birine düştüm ki. vicdandan merhametten bir haber! Oysa başta ne güzeldi... Türkan Şoray filmleri kadar özeldi sıcaktı. Samimiydi. Her şapşal kız gibi bunlara inandım. Belki o da sevdi olamaz mı olabilir (belki de hala safım). Ama sonunda ne oldu? Kullanılmışlığımla kaldım. Bir kaç ayda neydim ne oldum. İyi olan her şeyimi kaybettim. Şi mdi sürüniyorum. Ve hala ona olan susuzluğum dinmedi. Hala deli gibi seviyorum. Yüzüne, fotoğraflarına her baktığımda kulaklarımda çınlayan o cümleleri bile geri plana atıyorum... Hiç kimse kaldıramaz halbuki onları. Seven hiç kimse! İlki ona yalan söylediğim düşüncesiyle ortaya çıktı zaten. Söylememiştim. Ama inanç sıfır tabi güven dıfır bir belediye otobüsünde kulaklarıma tiksinti dolu bir sesle fısıldandı. Öteki ise yanında boylu boyunca uzanmış dertlerini dinliyor derman olmaya çalışıyorken gayri ihtiyari söylenmiş bir eda ile çıktı karşıma. Resmen benimle bir geleceği olamayacağını buna inanmadığını sadece hayalden ibaret bir şey olduğumu söyledi. Ve ben yine sevdim. Yine ağladım. Yine sarıldım. Yine çektim gittim. Yine özledim. Yine döndüm. Yibe öptüm. Hay ben aklımı sikeyim.
7 Aralık 2013 Cumartesi
En büyük hatamız da bağlanmak ya...
Bugün ne kadar aptal olduğumu bir kere daha anladım. İnsan boşlukta hissedince anlıyor ya yazmak istediklerini aynen öyle oldu. Bir şeyler yazmak istedim çünkü çok aptalım. Her şapşal kız gibi çok değer veriyorum ve bu yüzden kendime zarar veriyorum. Biliyorum hepimiz aynı şeyleri yapıyoruz sonuçta insanız evet. Ama yaşamak ve yaşananlara şahit olmak ne acılarımızı azaltıyor ne de uslanmamızı sağlıyor.
Tutuldukça tutuluyoruz bağlandıkça bağlanıyoruz. Yani en azından ben öyleyim. 5 ay oldu daha ama şimdiden içinden çıkılmaz bir hale geldi. Evet sevmeye çok seviyorum. Ne olsa yaparım. Ama karşılığında elde var sıfır. Bu lafları ne çok duydum şimdi de ben söylüyorum. Üstelik bunları söyleyen herkese "sevdiklerinle sınanmak istemiyorsan çok sevme" dediğim halde. En başta ne için geldim dünyaya elbette sevmek için geldim başka ne yapıcam diye düşünürken gün geçtikçe biraz ne yapıyorum ne için çabalıyorum diye sorgulamak zorunda kalıyor insan. Bir süre sonra çevrenizdekiler de kullanıldığınızı söylemeye başlıyor. Hepten yıpranıp hepten yoruluyorsunuz. Şimdilik kendi bildiğimi okumaya devam etmem lazım. Kalbimi bir kere daha dinlemem lazım. Bu seferde beni yanlışa sürüklerse hiç şaşırmam ya neyse... En azından çabalamış olurum. Çabalamak da başarıyı getirir derler kim bilir...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)